Hayvan sevgisi, her şeyden öte bir sadakat ve karşılıksız sevgi demek.
Hayvanlar, insanların negatif enerjisini alıp yerini mutlulukla doldururlar. Onların samimi ve doğrudan davranışları, duygularını gizlemeden yaşamaları, insana huzur verir. Seviyorlarsa bunu açıkça gösterirler, sevmiyorlarsa da. Doğallıkları ve sadakatleri, bazen insanların karmaşık ilişkilerinden kaçış gibidir.
Bir dönem bir sincap beslemiştim. Sincapların, ilk karşılaştıkları insanı tanımak için ısırdıklarını duymuştum; gerçekten de öyle oldu. İlk gün, dişleriyle parmağımı deldi ve acısı bir hafta geçmedi. Ancak o günden sonra bir daha hiç ısırmadı. Demek ki hayvanlar bile önce güvenmek istermiş. Güvendiklerinde ise kendilerini tamamen size bırakırlar. Onu izlemek benim için büyük bir keyifti; özellikle yemek yerken. Arka ayakları üzerinde durur, ön ayaklarıyla ceviz veya fındığı tutar, kabuğunu ustalıkla ayırır ve yerdi. En sevdiği şey ise dondurmaydı. Elimde dondurma gördüğünde hemen göğsüme tırmanır, ben de kaşıkla ona yedirirdim. O şahane, boncuk gibi siyah gözleriyle bana sevgiyle bakardı.
Bir de adı Yılışık olan bir muhabbet kuşum vardı. Adı gibi, sürekli benimleydi; ne çay içmeme izin verirdi ne de bir şeyler yememe. Omzuma konar, çayımı içerken başını bardağıma sokmaya çalışırdı. Elimde bir şeyler yerken de pıtı pıtı omzumdan iner, ne yiyorsam onun tadına bakardı. Bazen yan komşuya giderken bile omzumdan ayrılmazdı. Onu bir yere bırakmam mümkün değildi; ben neredeysem o da orada olmak isterdi. Küçücük haliyle dudağımı, kulağımı, burnumu ısırır, bazen yara yapardı. Ama işten eve döndüğümde kafesindeki heyecanını görmek her şeye değerdi.
Ne yazık ki ayrılık vakti geldi. Yılışık öldüğünde annem, bana iş yerinde haber verilmemesini istemişti. Ama kardeşim doğru olanın hemen söylemek olduğunu düşündü. Eve geldiğimde kafesini gördüğüm an her şey çöktü. Gizem’le birlikte bahçeye, gözyaşları içinde, ona bir mezar yaptık. Uzun süre onun yokluğunu düşündükçe içim sızladı.
Ofisin Sevgilisi Yumoş ve Yavruları
Eski iş yerimde, bahçeye bakan geniş bir balkon vardı. Bahçedeki kediler sık sık bu balkona gelirdi. Birlikte baktığımız, adını Yumoş koyduğumuz uzun tüylü bir kedi vardı. Bütün gün ofiste dolaşır, boş bir sandalye bulduğunda kıvrılıp uyurdu. Karnı büyüyünce hamile olduğunu fark ettik. Bir gün, doğumu yaklaşmıştı ve yanımıza gelip kıvrıldı. Karnını ovaladık, biraz zaman geçti ve iki minik yavru dünyaya geldi. O anı anlatmak zor; harika bir deneyimdi.
Yavrulara Çomçom ve Tombalak adını verdik. Ofiste sürekli süt emiyor, uyuyor ve büyüyorlardı. Anne Yumoş, yavrularını koruma içgüdüsüyle başka kedilere fırsat vermiyordu. Bir gün yabancı bir kedi yavrularına yaklaştığında camdan atlamaya kalktı ve cam kapalı olduğu için patisi kesildi. Neyse ki iyileşti.
Yavrular hızla büyüyordu; üç ay içinde şişko ve iri kediler oldular. Yeğenim Gizem, onları sevmek için benimle işe gelirdi ama iri cüsseleri yüzünden onları kucağına alamazdı. Oyun oynamaya başladıklarında ofis adeta bir yarış pistine dönüşüyordu. Alt kattaki komşular gürültüden şikâyet ederdi: “Kedi değil, sanki at koşturuyor burada!”
Tombalak daha duygusal ve sokulgan bir erkek kediydi. Bacaklarıma dolanır, kucak ister, uyuyana kadar kucağımda kalırdı. Bu süre boyunca hareket etmeden beklerdim. Çomçom ise daha asildi, kendi köşesinde sessizce uyumayı severdi.
Bir Sadakat Hikayesi
Tombalak, beni ofise gelişimden akşam çıkışıma kadar takip ederdi. Sabah işe geldiğimde beni kapıda bekler, akşam ise bindiğim aracın arkasından koşardı. Onun sevgisi tarif edilemezdi; ne verirsem sadece onu yerdi, başkasından asla yemek kabul etmezdi. Bir gün işe gitmediğimde, kapıda aç susuz beni beklediğini anlatmışlardı. Gördüğü an resmen ağlamıştı; o sahne hala gözümün önünden gitmez.
Ne yazık ki bir gün Tombalak rahatsızlandı. Veteriner bağırsaklarında sorun olduğunu ve ameliyat çıkarılmazsa uyutulması gerektiğini söyledi. Uyutma fikrini kabullenemezdim. Ona ilçlarını verip bakım yaptım. Bir yıl daha bizimle yaşadı ama eski hareketliliği yoktu. Hala omzuma tırmanıp uyumak isterdi. Bir sabah ise onu kapıda beklemezken buldum. Tüm bahçeyi ve çevreyi aradım, ama yoktu. İnsanlar hayvanların öleceklerini anlayıp sahibinden uzaklaştığını söyler; Tombalak da böyle yapmış olmalıydı.
O gün bugün, bir daha hayvan beslemedim. Hayvan sevgisi, her şeyden öte bir sadakat ve karşılıksız sevgi demek. Tombalak ve Yılışık’tan sonra bu sevgiyi kalbimde taşıyorum; onların yeri doldurulamaz.
Yazan: Ayfer Can